Köşe Yazılarım

Paradigma (değerler dizisi) sözcüğü Yunancadan gelir. Başlangıçta bilimsel bir terim olan bu kelimenin ifade ettiği anlamlardan biri de algı, varsayım, referans kaynağı anlamında kullanılır. Biraz daha genişletecek olursak dünya görüşümüzü belirtiyor; gözle görmek değil; algılamak ve yorumlamak anlamında.

Paradigmadan kastettiğimiz şeyi anlamanın en basit yolu onları birer harita gibi görmektir. Hepimiz “haritanın arazinin kendisi” olmadığını biliriz. Harita, sadece arazinin bazı belirli özelliklerinin bir açıklamasıdır. İşte paradigma da tam olarak budur. Bir kuram, bir açıklama ya da başka bir şeyin modeli.

Tarih bize paradigmamızı değiştirdiğimiz an durumumuzun da değiştiğine şahitlik etmiştir. Kız çocuklarının aileler için bir utanç kaynağı olması ondan dolayı da diri diri gömülmeleri İslamiyet’in paradigmamızı değiştirmesiyle birlikte nasıl değiştiğine tarih tanıklık etmiştir. Orta çağda ruh hastalarının içine şeytan girmiştir denilerek Fransa’da bu insanların diri diri yakılması, psikiyatri alanında ki gelişmeler sonucu bu paradigmanın değişimine neden olmuştur. Bu ve benzeri örnekler toplumların paradigmalarının nasıl değiştiğine örnektir.

Peki, biz insanların bireysel paradigmaları nasıl mı değişir?

Bir gün poliklinikte hasta muayene ediyorum. Sıra kendisine gelen 60-65 yaşlarında bir teyze iki torunu ile birlikte tansiyon ilaçlarını yazdırmak için içeri girdiler. Ben karneyi teyzenin elinden alıp bilgisayarda kayıtlarını kontrol edene kadar, çocuklar bütün polikliniğin altını üstüne getirdiler. Ben sesimi çıkarmadan teyzenin müdahale etmesini bekliyorum ama nafile. Teyzem koltukta oturmuş, başını iki elinin arasına koymuş, bir yerlere daldığı belli. Çocuklar “afat” tabirinden. Dayanmak ne mümkün? Bir taraftan ilaç yazıyorum, bir taraftan da içimden teyzeme çocuklara kızmadığı için kızıyorum. Nihayet ilaçları yazdım ve teyzeye karnesini verdim. Onlar polikliniği terk edecekler diye bir taraftan da seviniyorum. Bu esnada tıpta “kapı kolu sendromu” dediğimiz şey bir kez daha vuku buldu. Teyzem bana döndü ve:

“Doktor bey kusura bakmayın çocuklar biraz fazla gürültü yaptılar. Fakat onlara ne diyeceğimi ve onları nasıl teskin edeceğimi bilmiyorum. 3 gün önce anne ve babaları trafik kazasında öldü de!”

“Hııııı”

Evet, bendeki tepki sadece ağzımdan çıkan gayri ihityari bir “Hııııı” oldu. Sonra mı? Sonrası malum:

“Teyzecim lütfen oturun, size nasıl yardım edebilirim? Sizin için…”

Pek çok insan, yaşamlarını tehdit eden bir bunalımla karşılaştıkları ve önem verdikleri şeylere birden bire bambaşka bir açıdan bakmaya başladıkları; karı ya da koca, ebeveyn ya da büyükanne, büyükbaba, yönetici ya da liderlik gibi yeni bir rolü üslendikleri zaman, temelde buna benzer bir değişim olur.

 

 

Hayatta kalıcı ve köklü değişiklikler yapmanın yolu paradigmanın değişimi ile mümkündür. Yaşamlarında önemsiz değişimler yapmak isteyenlere, dikkatlerini uygun bir biçimde tutum ve davranışlarına yöneltmelerini öneriyorum. Ancak çok önemli bir değişiklik yapmak istiyorsanız, o zaman paradigmanız üzerinde çalışmanız gereklidir.

Thoreau’nun dediği gibi: “Kötülüğün yapraklarını kesen her bin kişiye karşılık, ancak bir kişi köküne saldırır.” Biz de yaşantımızda çok önemli değişiklikler yapmak istiyorsak, o zaman tutum ve davranışlarımızın yapraklarını kesmekten vazgeçerek kökler üzerinde, yani, tutum ve davranışlarımızın kaynağı olan paradigmalar üzerinde çalışmalıyız.

Aksi halde günün birinde sizin de dudaklarınızın arasından belli belirsin bir “Hııııı” çıkabilir.

@drktastan

Yorumlarınız bizim için değerlidir !